Yazı; belirli bir yapısal düzeyde, dile dair görsel işaretlerin kullanıldığı bir tür iletişim aracı.[1] Bu tanım prensipte yazının düşüncelerin değil, “dilin” bir temsili olduğu olgusuna dikkat çeker. Zira konuşma dili çeşitli yapısal seviyelerden (cümle, kelime, hece ve fonem [ses birimi]) meydana gelir ve herhangi bir yazı sistemi bu seviyelerden genellikle “sadece birini” temsil eder.[1] Gerçekten de yazının tarihine bakıldığında insanların bu farklı yapısal düzeyleri deneyerek; çok farklı sosyal fonksiyonları karşılayabilecek, pratik, genel geçer ve ekonomik bir yazma sistemi geliştirmeye çalıştıkları görülür.
Yazı, sıklıkla, bir dildeki sözleri temsil eden semboller sistemi olarak tarif edilir. Sözler kalıcı değilken yazı somut bir varlıktır ve sonsuza kadar muhafaza edilebilir. Hem konuşma hem de yazma bir dilin yapısal özelliklerine bağımlıdır. Bunun bir sonucu olarak belirli bir dildeki yazı, o dilin oral (konuşulan) formunun yapısal özelliklerine aşina olmayan bir kimse tarafından okunamaz.[1] Bununla birlikte yazı sadece sözlerin kağıda dökülmesi değildir; bazen dilin edebî veya bilimsel kullanımlarından doğan çeşitli özel formlarının da sembole dönüştürülmesidir ki bunlar her zaman sözlü olarak ifade edilemeyebilirler.[1]